top of page

Taha Yusuf Gül

Altıpatlar Değil Revolver

Adsız tasarım (9).png

Rüyadan uyandım. Rüyaya uyandım. Buruk bir boşluğa havalandım. Havada beni gece yakaladı. Tuttu saçımdan savurup attı. Yere düştüğümde gündüzdü. Yürüdüm. Çok uzun oldu. Bir kız gördüm. Çok aşık oldum. Kıza bakakaldım. Asfaltta çakılı kaldım. Orada kalakaldım. Kız gözden kayboluverdi. Ben koşuverdim. Mavi gözlü bir insandı. Değildi. Siyah gözlüydü. Hayır mordu. Saçmalama. Önemli değildi gözleri. Sesi, sözü. Aslında kıza aşık olduğumda yoktu. Aşık olacağım vardı. Onu seçtim.

Eros'u çağırdım. Okunu fırlattı bana. “Tam isabet” diye bağırdım. Uçtu ve gitti. Şimdi bir aşıktım. Ben bununla ne yapacaktım? Gidip şiirler mi yazmalıydı? Olmazdı. Eros'u çağırdım. “Oku çıkar” dedim. “Olmaz” dedi. “Olur” dedim. “Olmaz” dedi. “Neden” dedim. “Ok bir kere atılır. Saplanır. Bir daha da çıkmaz. Önemli olan kime aşık olduğun değil. Aşkın kendisi” dedi. “Saçmalama” dedim. “Önemli olan kime aşık olduğum. Aşkın kendisi kime aşık olduğunla ilintili. Aşk özne gerektirir. Edebiyat yapma” dedim. “Bi’ siktir git ya!” dedi. Kanatlandı ve gitti.

Başım belada. Tabancamı unutmuşum helada. Harbi lan ne işi var onun orada. Gittim, tabancamı aldım. Revolver. Sahile yürüdüm. Sahilde yürüdüm. Denize baktım. Deniz bana baktı. Beni yuttu. Bir hamlede. O kızı gördüm. Denizdeydi. Gözlerini yine görmedim. “Gözlerin nerede” dedim. “Gözlerinde” dedi. “Hayda” dedim. Facebook mu bura. Sözlere bak. Derin düşünce yapımdan etkilenmiş olacak ki kustu.

 Kız kulesine baktım. Boğaziçi köprüsüne sonra. Ulan İstanbul seni bok yenerim. İstanbul bana kahkaha attı. Dayanamadım, ben de kahkaha attım. Meğer kopan fırtınaymış. Özür dilerim İstanbul. Gerçekten öyle demek istememiştim.

Sanırım çok aşıktım. Kızı takip ettiğim yere gittim. Kız bir yere girmişti. Burası muhtemelen eviydi. Kapıyı çalmalı mıydım. Kapıyı çalmamalıydım. Evinin önünde beklemeliydim. Dışarı çıktım. Sigara yaktım. Gece oldu. Üşüdüm. Binaya girdim. Bir amca beni hırsız sandı. Silahla kovaladı. Kaçtım. Denize geldim. Deniz siyahtı. Naber kerata dedim. Cevap vermedi. Uyuyordu. Geceyi bir bankta geçirdim. Gündüz geldi. Uyandırdı beni. Kızın evine gitmeyecektim. Yürüdüm. Kızın evine geldim. O amca binadan çıkıyordu. Beni görünce kovalamaya başladı. Silahı yoktu bu sefer. Bende vardı. Durdum. Arkamı döndüm. Paaaaaat. Eros kadar iyi nişancı değildim. Bu sefer o kaçtı. Ben koştum. Ama onu yakalamak için değil. Kızın evine. Kız çıktı. “Merhaba” dedim. “Merhaba” dedi. “Size aşığım” dedim. “Kimsiniz?” dedi. Cevap veremedim. “Kimsiniz?” dedi. “Hiç” dedim. “Manyak mısınız!” dedi. “Hiç” dedim. “Hiç ne?” dedi. “Hiç” dedim. Kız gitti. Ben de denize gittim. Revolveri çıkardım. Başıma dayadım. Beynimde Rahman suresi. Dur lan. Bu filmi izlemiştim ben. Tekrara düşemezdim. Kaderimi Onur Ünlü mü yazmış? O amcayı vursaydım. Bir katil olsaydım. Bir aşık ve bir katil. Hiç fena değil.

Revolverimle amcanın evine gittik. Bekledim. Gelen yok. Revolverime baktım. “Hazır ol yavrum” dedim. “Tamam” dedi. Amca kapıdan çıktı. Yanında iki polis. Hasssssiktir. Kaçtım. Öyle uzun koşmuşum ki. Yorulduğumun öyle farkına varmamışım ki. Ormana geldim. Ağaçlar beni kucakladı. Bir meşeye selam çaktım. Dut ağacının koynunda yattım. Sabah oldu. İndim dut ağacından. Teşekkür ettim ona. Rüzgar çıktı. Ormanda kayboldum. Nehir gördüm. Soyundum. Atladım nehre. Yüzdüm. Kafamı kaldırdım suyun içinden. Geyik gördüm. Karaya çıktım. Geyiği kovaladım. Yakalayamadım. Revolver aklıma geldi. Onu aldım. Geyiğe koştum. Ormanın derinliklerine. Anadan üryandım. Sonunda bir geyik gördüm. Revolveri ateşledim. Paaaaat. Yine isabet ettiremedim. Geyik duruyordu. Gittim yanına. “Atla” dedi. Atladım. Dolaştık beraberce. Beni şehre getirdi. Koştu. Karakolun önünde indirdi. Polisler çevreledi etrafımı. Anadan üryan. Elimde tabanca. Vaziyet perişan. Polisler tuttu beni. Karakola attı. Silahımı aldılar. Elbise verdiler. İstemedim. “Üryan geldim üryan giderim” dedim. “O öyle bir şey değil” dedi aralarından biri. “Altıpatları nereden buldun?” dedi biri.

- Revolver o. Babamdan.

- Baban nerede?

- Uzun zamandır görmüyorum.

- En son neredeydi?

- Mezarda.

- Taşşak mı geçiyon lan sen.

Şaaak. Tokat sesi.

-Kimsen var mı?

- Bir kız var.

- Kim o kız?

-Aşık olduğum kız.

- Adı ne?

- Bilmiyorum.

 Şaaak.

-Adres verebilirim.

Verebildim. Kızı getirdiler. “Tanımıyorum ben bunu” dedi. Amcayı getirdiler. Kızın babasıymış. “Hırsız bu. Bir de beni öldürecekti. Manyak.” “Sen de beni öldürecektin manyak” dedim. “Polislerden kaçtı bir de” dedi. “Niye çıplak bu adam?” Niye çıplağım ben lan? Nehir. Elbiselerim nehirde. Beni buraya geyik getirdi. Hain geyik. “Geyik mi?” dedi. “Geyik” dedim. “Güzel hayvan. Severim.”

Bir kadın geldi. Avret yerimi örtmüştüm. Eros'u, geyiği, ormanı, revolveri anlattım ona. Sorular sordu. Notlar aldı. Gitti. Kapılar açıldı. Kapılar kapandı. Müebbet yemiştim. “İyileşene kadar” dediler. “Burası akıl hastanesi” dediler. “İyi” dedim. Fark etmezdi. Soyundum. Üryan gelmedim ama üryan giderdim.

©2023, Gargoyle Dergi

bottom of page