Dilara Elitaş
İnsomnia
.png)
.png)
Günün ve varlığın ışıkları söndüğünde, tertemiz çarşaf ve seni her zaman saklayacak olan yorganla baş başa kaldın. Mükemmele yakın bir zaman makinası olan yatağın seni yarına konduracak.
Tüm gerçekliği içinde tutan güzel kafanı yastığa bırakıyorsun. Sağa dönüyorsun çünkü böyle nefes almak daha kolay. Elini yanağına koysan iyi olur çünkü bu sana kendinden küçük bir sevgi jesti gibi hissettiriyor. Gülümsüyorsun. Hayır, yüz kaslarını kullanırsan uyuyamazsın. Bırak yüzünü, varlığını unut. Bacaklarını kıvırsan daha mı iyi olurdu? Bunu deneyelim. Bu yeterince rahat değil, uzatsan daha iyi olur. Ama kaslarını kullanmamalısın artık. Kim bu şekilde konuşurdu? Üniversiteden biri olmalı, bir kız. Hayır erkekti ve lisedeydi. İşte şimdi saçmalamaya başladın. Bunun ne önemi var şimdi? Beyin kasını da kullanmamalısın. Hepsini unut. Bir ses duydun, boncuk gibi bir şey düştü. Odada neden boncuk düşsün durduk yere? Böyle bir düşüş olmuştu. Bugün çok iyi bir şaka yapmıştın ama anlaşılmadı. Kelimelerin yerlere döküldü, kirlendi. Belki kalan kelimelerinin düşüş sesiydi o. Buna birkaç saat sonra inanabilirsin. Uyuyamayacağını anlıyorum şimdiden. Ne rahatsız ediyor seni, bilmiyorum. Diğer tarafa dönsen daha rahat olursun. Vazgeçtim, o şekilde nefes alamazsın. Dönerken gözlerini açma sakın. Ya başında biri dikiliyorsa? Bu mümkün değil tabii. Ama baksana dışarıda hiç ses yok, bu bazı kapıları açmış olabilir. Sessizlik kulaklarını acıtıyor ve yarın seni çekiştirerek uzaklaşıyor gibi hissediyorsun, biliyorum. Hiç yarın olmadığı oldu mu? Bir gün olacak evet ama o zaman böyle bir ağdalı geceden geçmen gerekmez. Geçişleri sevmiyorsun, her şey hemen olsun istiyorsun. İnsanlara da hemen varmak istiyorsun, hemen anlasınlar seni, sormasınlar, kelimeleri yerlere düşürmesinler. Sırt üstü yatmayı dene. Ama olamaz, hemen anlaşılamazsın. Anlaşmak denen şey buranın kurallarına aykırı. Daha gerçekliği bile kanıtlanmamış bir şeysin. Üstelik kendi beynini susturamıyorsun şu an, bu acınası.
Beyin, uyu dendiğinde uyumazmış. Pembe bir ergen olmayı bırakabilseydi keşke. Biraz sıcak oldu, bence yorganı açmalısın. Şimdi de soğuk oldu. Bu işi beceremeyeceksin. Ne giymen gerektiğini insanlığa inat olsun diye öğrenmiyorsun. Kaşlarını çatarsan öfkeli rüyalar görürsün. Gözünü karanlığa dikiyorsun işte. Uykuya inada inat yapıyorsun. Turuncu bir ışık yansıyor tavana, birkaç şekil görüyorsun. Aslında bu, dışarıdaki bir şeyin evine girmiş olması demek. Sokaktan geçen birinin gölgesi, ışıksızlığı evine girebilir ve bu yasaldır tüm disiplinlerin yasalarında. Hayır böyle olmaması gerek. Her şeyi denetleyemeyiz. Her şeyi bırakalım her şeyi. Bunları düşünme artık. Bak söz veriyorum, gözlerini kapatırsan sana hiç haberinin olmadığı imgeler filmi izletirim.
Güneşi saran yılanı bilirsin
Yanan ve yandıkça dolanan
Düşer pulları başına
Başın yıldızlanır kavrulur
Uzanırsın başına yetişmez elin
Salınırsın belki denk gelir
Çarparsın gök jelatin bir örtüdür
Düşsen iyi olur bu kez
Yemin ederim bu kez
Geri fırlatılırsın bunu iste
İradele bunu tutun
Belli bir düşmeye tutundun mu
Yükseliştir bu tersten
Yine kafan karıştı. Nefesini kontrol etmene gerek yok diyorum. Beni dinlemeliydin yalnız. Nefesin koluna vuruyor, rahatsız oluyorsun. Bu normal değil. Bir defalık kalksan evde dolanıp geri gelsen belki sıfırlanmış olur gece. Her şeye yeniden başlayabiliriz; çarşaf, yorgan, yastık… İşte döndün. Uykunu bir yerlerden toplamış olmalısın. Sabaha daha çok var, birbirimize bu kadar dayanamayız. Bu iş hallolmalı fakat bunu beynine söyleme. Kaslarını gevşet, tek tek gevşemelerini duy, yer çekiminin masajına bırak kendini. Evet, işte böyle. Başını daha fazla gömemezsin yastığa. Bu yer çekimi sana yetmiyor, anlıyorum. Yine de kemiklerini unut. Deri ve yağdan ibaret olmalısın. Yüzüne dokunmayı unutma. İşte iniyor yüzün. Ne çok ifade binmiş üst üste yüzüne. Bunları silelim. Bacakların uyuşuyor, yok oluyor. Ruhunun o kısmını gönderdik. Şu anda kıpırdarsan ikiye bölünürsün, hem de yatay olarak. Bunu istemezsin. İstersen seni dikey olarak bölebilirim ama başka bir zaman. Kollarından da çekildi ruh ve sadece başın kaldı. Felçli bir bilinç olarak kaldın işte ve bu güzel. Yüklerin azalması güzel. Şimdi belli etmeden bilincini kapamalısın. Salıncaklar, ince kumsal, ayçiçeği tarlaları, akşam güneşleri (kıpırdama), o akşamın ağacı, ateş kokusu, uzun sıralı yıldız kayması, sıcak kışlar, o gece, bir gülüş (sakın gülme), güneşli havada yağmur, en eski trenler, dantelli şemsiyeler, o sabah, kahvenin ılıması (işte uğurluyorum seni), denizin gözünü yakmaması, güneşle bakışman, ağrısız otobüsler, eline bir el değmesi, kartların doğru dağıtılması, her şeyin oturması, güneşi dalların arasında bulman (dur burada), güneşe elini uzatman, gözlerinin derinleşmesi, güneşin seni takip etmesi, güneş, güneş…
Rüyaların, perilerin ve endişenin bile uyuduğu derinliğe ulaştık, burada sana korku bile yok. Seni artık dev yıldızın çıkarabilir buradan. Ben de gidiyorum, artık sadece sessizlik kalacak seninle.
.png)
_edited.png)