Aslıhan Acartürk
İnsandan Doğaya Aktarma



Hiç fark ettin mi Zerrin?
Nasıl fark edeceksin ki? Tek şey anlatamadım sana. Sırdaşım sensin ama bil bunu. Benden bir kez olsun sıkılmadan, uzun uzun dinledin. Ondandır ki rafa kaldırmış, unutmuşum seni. İnsan böyle işte. Aklımın bir köşesinde hep duruyorsun ama. Tamamen vazgeçmiş değilim senden.
Hayata dair konuşmalardan öylesine sıkılıyorum ki bu aralar. İlk ve son kez sana anlatacağım derdimi. Sonrasında artık hakkında konuşmayı bırakıp hayatı yaşayacağım. Şimdi seni görünce fark ettim, şimdiye kadar yaptıklarım hiçbir işe yaramamış. Vardığım yer geldiğimden geride kalmış bir şekilde.
Köklü değişiklikler yapacağım o zaman. Bak gör.
Bitmeyen hedeflerimi bir kenara bırakacağım mesela. Son bir kez daha çabalıyordum Zerrin. Zihnimdeki bütün kalıplara kendimi uydurmaya ve hayatın vereceği bir karşılığı beklemeye hazırdım son bir kez daha. Sonrasında koyverecektim hatta.
Bir dakika. Hemen koyveremem. Sigarayı da bırakmam lazım. Ona çaba gerek. Şimdiden denemeye başlasam iyi olur hatta. Erteleye erteleye ömrümü kısalttım. Hayattaki pek çok şey gibi. Sana verdiğim ilk söz olsun bu. Diğerlerini tutamasam da bunu tutacağım. Tarot’ta bir kart var. Kader çarkı diye geçiyor. Dönüm noktasına ulaşmaktan bahsediyordu galiba. İşte öyle bir an yaşıyoruz seninle şu an.
Ama dur. Önce biraz geçmişi analım beraber. Kendim hakkımda konuşmaya başlarsam susacağım yok. Anlatacaklarım benimle ilgili bile olmaz hatta. İnsan bir roman okuyor olsa yan karakterin o gün nasıl bir kahve tercihi yapacağını merak etmez. Hikâyeye katkısı yok çünkü. Sen yine de dinlersin ama, biliyorum.
Gelelim anılara Zerrin. Hatırlar mısın en büyük korkun neydi? Söyleyeyim hemen. Kargalar. Unuttum sandın değil mi? Resimlerine bile bakmaz, gördüğün an yolunu değiştirirdin. Evet, evet. Sebebini çok iyi hatırlıyorum. Bir keresinde ihtiyar Macide Teyze söylemişti. Bir kargaya zarar verirsen eğer ömür boyu kin tutarmış. İki yüz yıl yaşarlar demişti. Küçük bir hesap yapmıştın. Senin tüm ömrünü kapsıyormuş kinleri. O yüzden ileride sorun yaşamamak için çok temkinli hareket ettin köyde. Ya yumurtaları yerdeyse diye gözlerini yoldan çekmeden eve yürürdün. Komik kızdın sen. Ne işi var yumurtanın yerde? Bak benzediğimiz bir yön buldum. Ben de risk almayı hiç sevmem.
Bil bakalım geçen senelerde ne öğrendim? Kargalar meğer taş çatlasa otuz yıl yaşarlarmış. Macide Teyze ise nereden baksan 90 yıl yaşadı. Asıl onun kininden korkulur, neler çektirdi gelinine. İnsanlar kendilerine ait olan kötülükleri zavallı hayvanlarda bile arıyorlar. Belki de doğada kendi huylarını paylaşan varlıkları görünce vicdanları rahatlıyordur. Duyduğuma göre yatağa düşünce gelini bakmış Macide Teyze’ye. Acaba son anlarında helallik almış mıdır? Hiç sanmıyorum. Ben Macide Teyze’yi biraz tanımışsam eğer sokaklarda ölüp gitmeyi gelininin eline bakmaya tercih ederdi. Öyle bir nefretti ondaki. Belki de bazı anlarda minnet duymuştur ama hızla vazgeçmiştir. Nefretin bile gururu olurmuş demek ki. Hoş bence her duyguda olur. Yeter ki insan da bir otuz seneyi devirebileceğini bilsin.
Efendim ne dedin? A yok hayır gelinin adını hatırlamıyorum. Zaten çok yakın değildik ki Macide Teyze’yle. Arada bir ziyaretine gider gelini dinlerdik. Nereden hatırlayayım şimdi. Anılarım seninki gibi taze değil. Unutkan olsam da senden daha tecrübeliyim. Ama galiba yanlış bir yol izledim Zerrin. Kafamda iyi bir insan olmak adına bir kalıp oluştu. Macide kargasının çok emeği olmuş üstümde ama fark edememişim. Ne dedin? Saçmalıyor muyum? Tamam abartmış olabilirim. Macide’nin yüzünü bile zor hatırlıyorum ama hayattaki ilk derslerimi ondan öğrendim ben. Onun gibi olmamanın iyi olmak olduğunu düşündüm mesela. Şimdi fark ettim de Macide’ye benzememek için zavallı geline benzemişim. En azından Macide’nin adı hatırlanıyor.
Bu arada anlamışsındır belki ama benim görmezden gelmek üzerine müthiş bir kabiliyetim var. Aman yüzleşmeyeyim de gerekirse aptal görüneyim. Bir karga yuvasında yaşıyorum anlayacağın. Ama ben de sana musallat oldum bil Zerrin. Ömrüm boyunca kinim sürecek sana karşı.
Şimdi bir bakıyorum da nasıl kıskanıyorum seni bir bilsen. Ani oldu ama tutamıyorum içimde. Belki de seninle o yüzden tüm bağımı kesmişimdir. Beklentisiz sevilen mutlu biriydin sen. İçinden geldiği gibi davranmaya bir kez bile çekinmedin. Korkmak ve ağlamak da hiç utandırmadı seni. Bense her zaman başka insanları terazimde tartmak zorunda kaldım. Önce onları tanıyıp sonra uygun davrandım. İyi huylarım da var ama. Mesela niyet okuyuculuğuna her zaman karşıydım ben. İnsan düşündüklerinden değil davranışlarından tanımlanır. O yüzden hep kendimi şekillendirmeye çabaladım. Bahanelere bu yüzden inanmıyorum. Azimli olmamın, hırstan bazen gözümün dönmesinin de sebebi bu aslında.
Kendimden başkasını affetmek kolaydı Zerrin. İnsanlar da bunu biliyordu ya. Başarısızlık ve güçsüzlük yalnızca benim savaşımdı. İnsanlardan beklentim sadece var olmalarıydı.
Sadece seni affetmiyorum işte. Kıskançlık öyle bir huy. Hoş bana has değil ya bu duygu. İlla ki öyle bir canlı daha vardır dünyada. Her şey insana dairse eğer bahanelerimiz için de yaratılışı suçlamamızdan doğal ne var?
Ne de yormuşum kendimi. Ben iyi bir insan mıyım? Eninde sonunda hep bu soruyu soruyorum. Cevap evet olmuyor ama hayır de diyemiyorum. Sonuçta iyi bir insan olmak için oldukça ince hesaplarla hareket ediyorum. Davranışlarımı buna göre programladım. Ama Allah biliyor ya bazen gözlerimi deviriveriyorum kendime. Öyle zorlama geliyor ki. Amaç hiçbir zaman iyi bir insan olabilmek değildi. İyi görünmekti. Doğru olanı yapmak ve ayıplanmamak.
Artık bırakıyorum işte anlayacağın. Kabul eden etsin beni de. İsimsiz gelin uğraşsa da Macide’ye sevdirebildi mi ki kendini? Boşa kürek çekmenin bir anlamı yok. Macide’den öğrendim bunu. Mekanı cennet olsun. Yıllar sonra bu eski eve gelmişken dua istemiş ki andım rahmetliyi. Köy sınırından geçen her vatandaş bir dua etse belki cenneti bile görebilir.
Dur Zerrin telefonum çalıyor. Mutfak masasında bırakmışım nasıl olmuşsa. Normalde asla yanımdan ayırmam ama uzun bir yolculuğa çıktım sanki. Bekle iki saniye. Bu sohbete çok ihtiyacım varmış. Son anda yetişebildim telefona. Neyse ki ev küçük.
“Bir şey lazım mı, yola çıkacağız.”
Başta bir cevap veremedim. Şimdi ben sana bekle dedim de hayat da seninle geçmez ki. Benim yine gitme vaktim geldi.
“Zerrin sana soruyorum. Geliyoruz, bir şey lazım mı?”
Çok da abartmamak lazım aslında. Ne güzel yaşayıp gidiyorum işte. Bir kez geldim bu hayata. Muhtemelen de sondur.
“Bir paket sigara alsana.”