top of page

Yusuf Koşal

Üst-İroni Öyküleri Vol 2:
       Sülo'nun Gavuru

Adsız tasarım.png
Adsız tasarım.png

Bağlıbudak köyünde yetmiş kadın Rafiye' nin kınasına gelmiş ve eyvandaki tahta sedirlere kurulmuştu.Bir yandan kızlar tef çalıyor diğer yandan şarkılarını söylüyordu. Kimsenin kalkıp oyun oynayacak hali yoktu. Sabahtan akşama kadar tarla, çoluk çoçuk, ev işi ve çeyiz derken bi de kına gecesi çıkmıştı başlarına. Bir an önce bitse de evlerine gitselerdi. Karşı köydeki misafirler de yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Onların durumu da diğerlerinden farklı değildi. Her gelen bir un çuvalı gibi kendini sedire atıyordu. Derken bahçe kapısından Sülo'nun Dudu girdi; eyvana hızlı adımlarla gelip elindeki çantayı sedire bıraktı ve '' Kız bu ne böyle ölü müziği gibi!  Şöyle hareketli bi şeyler çalın da neşemiz yerine gelsin'' deyince çalgıcılar hareketli bir oyun havasına başladılar. Sülo' nun Dudu onca kadının ortasında tek başına dans ediyor, göbek atıyor, gerdan kırıyordu. Etrafını bir dönüyor, kırmızı fistanının yeleleri uçuşuyordu. Oynarken kendi yaşıtı kızlara el ediyor onları da oyuna katmaya çalışıyordu. Kalksalar mı kalkmasalar mı çekimser kalan kızlar köyün yaşı büyük diğer kadınlarından çekiniyorlardı.

Karşı köyden misafir gelen bu kız birden atmosferi değiştirmiş, bütün dikkatleri üzerine toplamıştı. Kadınlar yavaş yavaş kendi aralarında homurdanmaya başladılar,''Oyy bu yeni gelin değil mi!  Şu bizim gariban Sülo' nun aldığı. Allah canını çıkarsın bunun. Nasıl da iştahlı iştahlı oynuyor, insan demez mi yeniyim hem de büyüklerim var.'' Bir başkası, '' Hele zilliye  bak hele, çıngıraklı yılan mübarek her  yanı sallanıyor ayol.''  Elinde tesbihi olan yaşlıca bir kadın ''Ya Hayy'' virdini değiştirip '' la havle vela kuvvete'' virdine geçetikten sonra '' İmansızın dölüne bak hele, köydeki kızları da yoladan çıkaracak''  deyip tekrar vird değiştirip '' Ya Sabur'' a geçti. Dudu ile yaşıt kızlar da, '' Ne var canım bunda, gencecik kız, burası da düğün yeri, tabi ki oynayacak, vallaha da helal olsun.'' dedikçe analarından çimdik yiyordu.

Dudu çalgıcılara dönüp, '' Biraz daha hareket biraz daha'' dedikçe çalgıcılar daha da gaza geliyor, tefe vururken kendilerinden geçiyorlardı. Dudu ise hoplayıp zıplayıp göbekler atmaya, zılgıtlar çalmaya devam ediyordu. Artık bütün kadınlar oturdukları yerde, gayri ihtiyari ayaklarını sallıyor, omuzlarını ritme uygun hareket ettiriyordu. Dudu' nun yaşındaki kızlar daha da cesaretlenip alkış tutmaya çalgıcılarla beraber şarkı söylemeye başladılar. Hatta bir kaçı dayanamayıp ayağa fırlamış dans etmeye başlamıştı bile. Kadınlar yine kendi aralarında  söylenmeye başladılar. '' Sülo' nun karısı da pek bir marifetliymiş. Yeminlen diyorum bu herifin şu karıdan çekeceği var.'' Bir başkası '' Ah Ah bir zamanlar gençken ben ne oynardım kız. Şu sümüklünün de oynadığı bir şey mi ki'' Bir başkası '' Kız ben de oynardım da fıtığım var, yoksa ne olacak ki ayol ! Eğlence bizim de hakkımız'' Yanındaki ''Ben de altı aylığım. Beşincisi yolda . Yoksa beni bilirsiniz, hiç affetmem''. Yaşlı teyze elindeki tesbihi çekerken yan gözlerle de Dudu ve diğer kızları seyrediyordu: '' Aman canım şunun şurasında kadın kadınayız ne günah  olacak ki '' deyip  virdini ''maşallah maşallah'' diye çekmeye başladı.

Kızların da kalkmasıyla oyun daha da hareketlenmiş orta yaşlı kadınlar da dayanamayıp oyuna katılmıştı.Tombul tombul teyzeler göbeklerini birbirine çarpıyor katlanmış kalça ve memelerini sağa sola sallıyorlardı. Sonra kaşık oyununa geçiş yapıldı. İçerden tahta kaşıklar getirildi. Tahta kaşıklar yetmeyince demir kaşıklar alındı mutfaktan. Tesbihlik teyze dayanamayıp ayağa kalkarak tesbihini fırlattı kendini düğün alayının içine attı.Tarlayı sürerken dizine öküz boynuzu yiyen Bitli Sakine dışında oturan Allah'ın bir kulu kalmamıştı. Bir oynadılar bir oynadılar, sırılsıklam ter içinde kaldı hepsi. Ev sahibi herkese limonata dağıttı, limonata bitince tekrar yaptılar , o da bitince kuyudan sular taşındı. Herkes soluk soluğaydı. Çalgıcılar bitap düşmüşlerdi. Sesleri tükenmiş, boğazları yanmıştı. Kına gecesi bittikten sonra herkes kendini zar zor eve attı.

Ertesi günün sabahı hiç bir kadın kalkmadı yataktan. Öğleye kadar fosur fosur uyudular. Kocaları onları tarlaya gitmeye ikna edemedi. Çocuklar uyandırılmadığı için okula geç kaldılar ve kahvaltılar yapılmadı. Benli Cemile fıtığından sabaha kadar ininm inim inledi: '' Belin ikiye bölünsün Dudu, Sülo' dan deva görmeyesin e mi'' . Ali' nin Hüsna  eve gider gitmez sancılanıp çocuğunu düşürdü. Kocası bir hafta boyunca sövdü ona '' Allah'ın belası karı seni. Ne vardı bu kadar oynayacak? Şu Sülo' nun gavuruna neden uydun. Geberesice, mezarında dikilesice.''  O gece tesbihlik teyzeyi üç kişi kolundan tutup zor taşıdılar eve. O gün yatsıyı kılmadan yatıverdi, ertesi gün kimse sabah namazına uyandıramadı onu ve ikindiye doğru da hakkın rahmetine kavuştu. Tesbihini tabutun üstüne koyup mezara kadar taşıdılar. Ağlayanlar ağıtlarında Dudu' ya beddualar ettiler. Bütün kadınlar gece gündüz sövdüler ona.  Bir hafta boyunca hamlayıp kocalarına yardım etmedikleri için tarladaki işler birikti. En sonunda köy heyeti toplanıp bir karar aldı. Karşı köyü Bağlıbudak'a bağlayan köprü yıkılacak Sülo'nun gavur Dudu' su bir daha bu köye adım atamayacaktı.

©2023, Gargoyle Dergi

bottom of page